Sineklerin Tanrısı, Ballantyne'nin Mercan Adası isimli eserinin adeta parodisidir. Golding, kendini şöhrete kavuşturan bu eserinde, Mercan Adası'nın iki kahramanın adını kullanmıştır. Hatta olayın geçtiği ada, bizzat Mercan Adası'dır. Ama bu adada geçen olaylar, Ballantyne'nin Mercan Adası'ndan çok farklıdır.
Sineklerin Tanrısı'nda ıssız bir adaya düşen, yaşları 8 ile 12 arasında değişen, bir grup İngiliz çocuğun başlarından geçen olaylar anlatılmaktadır. Golding, kahramanlarından ikisine Ballantyne'nin kullandığı iki ismi vermiştir. Biri Ralph, biri de Jack...
"Hamlet'i bir öç alma tragedyası ya da Moby Dick'i sadece bir balina avı öyküsü saymak ne denli yanlışsa, Sineklerin Tanrısı'nı da çocuklar için yazılmış bir serüven romanı saymak o denli yanlıştır." Bu söz kitabın çevirmeni, Mina Urgan'ın, kitabın sonunda yazdığı "Sonsöz"den bir alıntıdır. Urgan bu sözünde yerden göğe kadar haklıdır. Çünkü bu roman çocuk kitabından ziyade, bir yetişkin kitabıdır. Hatta bu kitaba roman demek de yanlıştır. Bence bu eser baştan aşağı bir alegoridir, simgesel anlamları olan bir öyküdür.
Mercan Adası'nda adada mahsur kalan İngiliz çocuklar, adada İngiliz medeniyetinin küçük bir kopyasını oluşturmuşlardı. Sineklerin Tanrısı'nda karakterler İngilizdir, mekan aynıdır, isimlerden ikisi Mercan Adası'ndaki iki karakterle aynıdır ama anlatılanlar tamamen zıttır. Sineklerin Tanrısı'nda, çocuklar küçük bir İngiliz medeniyeti kurmazlar. Hatta medeniyet namına hiç bir şey kuramazlar. Sadece olayların başında demokrasiye benzer bir yapı oluştururlar ama bu yapının çökmesi uzun sürmez.
Golding'in eserde vermek istediği bir mesaj vardır: "İnsanlığın içindeki kötülük"... Bugün bir çok insan çocukların masum, günahsız ve birer melek olduğunu düşünür. Ama işin aslı öyle değildir. Herkes çocukluğuna dair hatıralarını anımsarsa, aldığı kararların ya da yaptıklarının şu anki halinden bir farkı olmadığını görecektir. Arada tek bir fark vardır: Çocukken tecrübesiz olduğumuz için yanlış kararlar alırdık. Şimdi ise tecrübelerimize göre hareket ediyoruz. Akıl yine eskisi gibi işliyor.
Edebi eserlerde başarı zıtlıklarla sağlanır ve bu romanda zıtlıklar mükemmel bir şekilde verilmiştir. Karşımızda iyi ve kötü karakterler vardır. Ralph, Domuzcuk ve Simon iyi karakterlerdir ama Jack ve Roger kötü karakterlerdir. Ralph ve Domuzcuk tamamen iyi karakterler değildir. Her insan gibi onların da eksik yanları vardır. Buna rağmen iyi tarafları ağır bastığı için onları iyi kategorisine dahil ediyorum. Jack'i kötü olarak gösterdim ama Jack tamamen kötü bir çocuk değildir. Onun da iyi yanları olmasına karşın kötü tarafı ağır bastığı için bu kategoriye aldım.
Eserde sadece iki tane tamamen iyi ya da tamamen kötü karakter vardır. Onlar da Simon ve Roger'dir. Simon tabiri caizse yeryüzüne gönderilmiş bir melektir. Zaten Golding, eserini bir gazeteciye tanıtırken, Simon için: "İsa'yı andıran bir kişiliği" olduğunu ve bunun yanında da sezgileriyle geleceği görebildiğini söylemiştir. Roger ise tamamen kötüdür. İnsan öldürebilen, yaralı hayvanlara işkence edebilen bir çocuktur. Onun hareketleri bana Hitler'i hatırlattı. Davranışları, hareketleri, söyledikleri tamamen faşist bir mantığın ürünleridir.
Golding, İkinci Dünya Savaşı'na asker olarak katılmış. Ve eseri de Üçüncü Dünya Savaşı'na tekabül etmekte. Savaşta atom ve nötron bombaları kullanılıyor olmalı ki güvenli bir yere götürülürken adaya düşüyorlar. Ayrıca Üçüncü Dünya Savaşı ile ilgili diğer bir çıkarımım da bu savaşın kapitalist ülkelerle sosyalist ülkeler arasında geçtiğidir. Çünkü Ralph bir bölümde "kızılların onları esir alabileceğini" söylüyordu.
Golding bu eserinde insanların doğuştan kötü olduğunu söylemez. Sadece dış dünyada da, insanın iç dünyasında da iyilikle kötülüğün, aydınlıkla karanlığın çarpıştığını anlatır. Son olarak da yazarın İkinci Dünya Savaşı'ndaki gözlemlerinin kendine iyi bir referans olduğunu söyleyebilirim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Blog'umun gizli bir günlük olmadığını bana ispatlamak için lütfen yorum yapın :)