24 Nisan 2014 Perşembe

Elma Çöpünden Gurur

Elma çöpünden gurur mu olur demeyin sevgili okur! Olur, bal gibi olur hem de... Alt çeneniz üst çenenizden uzunsa ne demek istediğimi anlarsınız. Benim öyleydi. Ta ki 2004'e kadar...

Genetik çok değişik bir şey sevgili okur. Annemle babamın çene yapıları farklı. Ve ben ilk çocuk olarak bu farklılığın ilk kurbanıydım. Babamın üst çene ve annemin de alt çene yapısını almışım. O yüzden alt çenem üst çenemden uzundu. En büyük hayalım meyveleri ısırarak koparabilmekti. Çünkü bir elmayı ısırarak yiyemiyordum. Çekirdek yiyemiyordum. Sert bir meyve/sebzeyi ısırarak yemek en büyük korkumdu ve o yüzden meyve bıçaklarının hakkını ödeyemem...

Çocuktum. Düşen birini gördüğümde arkadaşlarımın aksine gülmeyen bir çocuktum. İnsanların dış görünüşleriyle dalga geçmeyen bir çocuktum. Çünkü alt çenem uzun diye -rahmetli Sakıp Sabancı'nın çenesi gibiydi çenem- millet benimle dalga geçiyordu. Bu yüzden olmalı ki insanların dış görünüşleriyle ya da hareketlerine gülmezdim. Belki böyle bir sorunum olmasa ben de gülerdim, bilmiyorum...



Ne zaman benle dalga geçen bir çocuk olsa, yaşına bakmadan okul çantamı sırtımdan çıkardığım gibi üstüne çullanırdım. Çocukluğumun yegane kavga sebebi budur. Bir gün -dün gibi iyi hatırlıyorum- aynanın karşısına geçtim ve anneme "Neden benim çenem böyle?" dedim. Sadece bunu demiştim, ne bir eksik ne de bir fazla. Bu olayın üstünden bir kaç hafta geçti geçmedi okuldan izin alıp beni diş doktoruna götürdüler. İlk Aydın'a gittik. Orada bir ortodontist vardı. Bize yakın diye orayı tercih etti bizimkiler ama ben o kadını istemedim. Çok sert bir kadındı ve tedavim süresince maske takmamı söylemişti. Allah aşkına, sadece çenem yüzünden dalga geçen insanların karşısında o maske ile ne kavgalar ederdim düşünün lütfen...

O doktoru istemeyince, İzmir'de bir doktora gittik. Onu çok sevmiştim. Cana yakın ve tatlı dilliydi. Görüştükten sonra hemen tedaviye başladık. Eğer bugün dişçiden korkmuyorsam onun sayesindedir. İlk 4 yıl çenemin düzelmesi için uğraştık. Bu esnada ettiğim kavgaların haddi hesabı yok tabi. Ettiğim kavgaların çoğundan ailemin haberi yoktur. Anca mahalleden çocuklarla dövüşürsem öyle haberleri olur. Aparey kullanıyordum. Aparey'in ne olduğunu size açıklamak istersem: Tabiri caizse, yaşlıların takma dişleri gibi bir şeydi. Damağa takılıyordu ve haftada bir gün ayarı yükseltiliyordu. Bugün sorumluluk sahibi biriysem eğer bu tedavi sayesindedir. Çünkü her gün, günde iki kere diş fırçalardım. Aparey'imin bakımlarını yapardım.
Derken 3 sene bitti ve çenem düzelmişti. İşte yukarıda belirttiğim "Ta ki 2004'e kadar" kısmı bu zamanlardır.


Madem böyle bir işe giriştik, olmuşken tel de taktıralım tam olsun dedik ve diş teli kullanmaya başladım. Tedavi sürecimin en zor dönemleri bu dönemlerdi. En çok kavgayı bu dönemde yaptım. Ben diş teli kullanan o ilk nesildenim. Herkesin yabancı olduğu bir şeydi bu. Bilen, bilmeyen herkesin "O ne?", "Ağzını aç bakayım", "Kaç paraya yaptırdınız?", "Nerede yaptırdınız?" gibi bitmek tükenmek bilmeyen zincirleme sorularına maruz kalıyordum. Telime dokunmak isteyenler, ağzımın içini dipten uca inceleyenler, daha neler neler... Şimdi düşünüyorum da, ne kadar da uysalmışım... Reddedemiyormuşum. Hayır demeyi bilmiyormuşum.

Diş teli beni sıkıntılarımdan kurtaracaktı. O yolda çektiğim çile, daha sonra bana olumlu olarak geri dönecekti ama çok zordu. Aylık kontrollerim olurdu. Her kontrolden dönüşümün ilk üç günü bir şey yiyemez, sadece sıvı gıdalarla beslenebilirdim. Çünkü her kontrolden sonra tellerin ayarı değişiyor, ağzıma müthiş bir basınç uyguluyordu. Bu basınç bir şey çiğnemenize imkan vermiyor, eğer çiğneyecek olursanız da çürük ağrısı gibi bir ağrı yapıyordu. Braketler ağzınızda yara yapıyor, hatta uyurken dudağınızdaki yaranın içine girip onu çıkarırken kendi kanınızla cebelleşmek zorunda bırakıyordu. Braketi dudağımın içinden çıkaracağım diye üstümün kan olmuşluğu çoktur. Hepsine sabrediyordum ama en çok kola içememek beni bitiriyordu...

Diş teli -braket- kullanıyorsanız, asitli içecekler içemezsiniz sevgili okur. Aslında içersiniz de içerseniz teller çıktığında dişlerinizin üstünde lekeler olur ya da braketler kopar. O yüzden asitli içecekler diş teli takanlara yasaktır. Teller çıktığında on birinci sınıftım. Doktorum tedaviye başladığım ilk gün dişlerimin fotoğrafını çekmişti. Teller çıkınca ikisini karşılaştırdık ve sonuç mükemmeldi. Her şeye değmişti. Önceden teller yüzünden dudaklarım kapalı gülerken artık otuz iki dişimi de göstererek gülebilecektim.


İşte bu yazıyı yazmak demin yediğim elma sayesinde aklıma geldi. Hep özendiğim görüntüydü soldaki fotoğraf. Ne zaman elma yesem, ilk ısırıktan sonra yüzümde bir tebessüm olur. Başarmanın verdiği gururun tebessümüdür bu. Her elma yediğimde mümkün olduğunca kütürdeterek koparırım. Bittiği zaman hemen çöpe atmak istemem. Bir kaç dakika izlerim elmanın çöpünü...

Her fotoğrafta dişlerimi göstererek gülerim. Her şeyi ısırarak yemek istiyorum. Ne zaman dişten, ağızdan bir konu açılsa hemen "En pahalı gülüş, benim gülüşümdür" derim. Ki haklıyımdır bu konuda. Çünkü gülebilmek için çok cefa çektim...


2 yorum:

  1. Öylesine bir konu bu kadar mı güzel anlatılır. Zevkle okudum teşekkürler :)

    YanıtlaSil

Blog'umun gizli bir günlük olmadığını bana ispatlamak için lütfen yorum yapın :)